Bazı çocuklar dünyaya geldiklerinde yanlarında sadece bir gülümseme değil, kalplerine kazınmış özel bir melodiyle gelirler. O melodi bazen doktorların erken fark ettiği bir ritim bozukluğuyla kendini gösterir, bazen ise sadece bir annenin kalbine düşen bir sezgiyle…

Oğlum henüz 4 aylıktı. Kendi sesini yeni keşfetmiş, dünyaya merakla bakan minicik bir bedende, büyük bir yaşam mücadelesi veriyordu. Fıtıklar, hidroseller, hormonal sorunlar, nörolojik takipler derken, ilk cerrahi müdahalesini daha bu ayda geçirdi. Henüz yürümemişti, “anne” bile dememişti; ama sevgisi hep sessizdi—gözlerinde anlatılır, bakışlarında hissedilirdi. Derken bir gün, minik kalbinde bir fısıltı duyuldu; adına “üfürüm” denilen, ama bizim için yankısı çığlık kadar yüksek bir işaret… Bu işaret, damarlarda darlıklar olduğunu öğrenmemize, uzun bir kalp takibine, anjiyoya ve nihayetinde bir kalp ameliyatına uzanan yolu açtı. Her şeyin çok erken başladığı bu yolculukta, o hep sessizce güçlüydü.

Oğlumun doğuştan getirdiği bazı farklılıklar vardı. Yüzündeki ifade başkaydı, tanımadığı insanlara bile tarifsiz bir sevgiyle yaklaşırdı. Müzik onun için sadece bir ses değil, sanki diliydi. Onun dikkatini bir anda dağıtacak şey, bir kuş sesi veya uzaktan gelen melodiydi. Sayılarla arası farklıydı; bazı kavramları öğrenmesi zaman alıyordu ama sevgiyi anlatması bir saniye bile sürmüyordu.

Zamanla şunu anladım: Onu standartlarla ölçemem. Ne testlerle, ne tablolarla… Çünkü o, istatistiklerin değil, kalbin çocuğu. Onun gelişimi lineer değil ama şiir gibi… Kimi zaman kafiye tutmaz ama her dizesi yürekten.

Toplumun çoğu, bir çocukta güçlü yanları görmekte zorlanır. Oysa biz, anneler olarak çocuklarımızın potansiyelini sadece akademik başarıyla değil; sevgileriyle, mücadeleleriyle, göz göze geldiklerinde içimizi titreten o ışıkla ölçmeyi öğreniyoruz. Oğlum bana bunu öğretti.

Bugün 4 yaşında. Her adımı, her sözcüğü, her kucaklaması bir mucize gibi geliyor. Gelişim yolculuğunda biz bazen yavaşlıyoruz, bazen bekliyoruz, ama her zaman birlikteyiz. Onun doğasında sevgi var, empati var, içtenlik var… Bunlar öğrenilmiyor, onunla birlikte doğuyor.

Adını koymadan da anlatılabilecek bazı durumlar vardır. Çünkü bazen tanılar bir çocuğu tanımlamak için yetmez. Ben oğlumu bir tanıyla değil, gözlerinin içindeki yaşam sevgisiyle anlatmak istiyorum.

Bu yazıyı okuyan her aileye şunu söylemek isterim: Bazen yollar en başta zor görünür ama yürüdükçe o yolları saran çiçekleri görmeye başlarsınız. Bazı çocuklar doğaları gereği çiçekleri kendileriyle birlikte taşır. Bizim yolumuz da öyle.

Ve ben, oğlumun annesi olarak, her gün yeniden büyümeyi öğreniyorum.

Yazar: İpek Saralar